Gripten Korunma Yolları Nelerdir?

Grip, genellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başına kadar olan dönemlerde daha sık görülen, burun, boğaz hatta bazen de akciğerlere yerleşebilen, influenza virüslerinin neden olduğu oldukça bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. Yılın aynı aylarında olmasından dolayı mevsimsel grip adını da almaktadır.

Grip hastalığından korunmada en etkili yöntem grip aşısıdır. Grip aşısı dışında da bazı önlemler korunmada etkilidir. Özellikle kişisel hijyen kurallarına dikkat etmek ve ellerin bol su ve sabunla yıkanması çok önemlidir.

  • -Gripli kişilerle temastan kaçınılmalıdır.
  • -Ağız, burun ve gözlere kirli eller ile temas edilmemelidir.
  • -Gripli kişilerin temas ettiği veya virüsün bulaşmış olabileceği sık kullanılan veya dokunulan yüzeyler sık sık temizlenmelidir. Bu yüzeylerin sık temizlenmesi ve ellerin sık sık yıkanması bulaşma riskini azaltacaktır.
  • -Grip mikrobunun yayılmasını engellemek için kapı kolları, oyuncaklar, masalar, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı gibi yüzeyler günlük temizlikte kullanılan temizlik malzemeleri ile temizlenmelidir. Özellikle oyun alanlarında kullanılan oyuncakların sık sık temizlenmesi faydalı olacaktır.
  • -Grip mevsiminde AVM oyun parklarının kullanılmaması, toplu alanlarda vakit geçirilmemesi faydalı olabilir.
  • -Misafirlikte, ilk karşılaşmada yanak yanağa öpüşmek yerine tokalaşmak ve tokalaşma sonrası ellerin yıkanması veya kolonya ikram edilmesi faydalı olabilir.
  • -Gripli kişilere ait eşyalar temizlenmeden veya yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır.
  •  
  • grip

D vitamini eksikliği (Video İçin Tıklayın.)

Çocukları mevsimsel gripten korumanın en iyi yolu aşılanmadır. Özellikle risk grubunda olan; alerjik bünyeli, astım, bronşit olan ve zatürre geçirmiş yani sık hastalanan çocuklar ya da okul çocukları mutlaka aşılanmalıdır. Kış mevsiminde güneş ile olan temas azaldığından dolayı hem çocuklarda hem de yetişkinlerde D vitaminin azaldığı görülmektedir. D vitaminin az olması da hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Doktor tavsiyesiyle eksik olan kan düzeyine bakılarak, yaşa uygun bir şekilde D vitamini damla olarak verilmelidir. D vitamini doktor önerisiyle alınmalı, aileler bu konuda kendi istekleri doğrultusunda çocuğa D vitamini vermemelidir.

  •   GRİP Videolarımızı alttaki linklere tıklayarak izleyebilirsiniz.

* Çocuklarda İnfluenza (Grip) Enfeksiyonu.

* Çocuklarda İnfluenza (Grip) Belirtileri Nelerdir? 

* Çocuklarda Grip Aşısı. 

İştahsız Çocuklar...

İŞTAHSIZLIĞI OLAN ÇOCUĞA YAKLAŞIM    

İştah yiyeceklere karşı duyulan istek olarak tanımlanırken, iştahsızlık ise yiyeceklere karşı isteksizlik durumu olarak tanımlanabilir.

İştahsızlık, her yaş grubunda görülebilmekle beraber, özellikle okul öncesi çocuklarda (1 ila 6 yaş arası) daha sık görülmektedir. Büyüme geriliği olmayan çocukların %30’unda, büyüme geriliği olan çocukların ise %80’inde iştahsızlık saptanmıştır.

İştahsızlığın tek bir nedeni bulunmamaktadır. Bir çok organik (fiziksel) ve organik olmayan (psikolojik) durum iştahsızlığa sebep olabilir. Bu nedenle iştahsız olduğu düşünülen çocuklar uzman gözü ile değerlendirilmeli, iştahsızlığın altında yatan nedenler araştırılmalı ve tedavi ona göre planlanmalıdır.

Organik Nedenler

İştahsızlığın altında yatan organik nedenler vücuttaki çeşitli fiziksel ve metabolik problemlerden kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Doğuştan gelen kalp hastalıkları, nörolojik problemler, akut ve kronik enfeksiyonlar, gastroözefajiyal reflü, sindirim bozukluğu, kistik fibrozis, kronik karaciğer ve böbrek hastalıkları gibi birçok hastalık iştahsızlığa sebep olabilecek organik nedenler  arasındadırlar.

İştahsızlık gelişiminin, yarıdan daha az bir kısmının organik nedenlerden kaynaklandığı bilinmelidir. Çeşitli tanı ve laboratuvar testleri ile iştahsızlığın altında organik bir neden varlığı sorgulanmalı ve var ise öncelikli hedef bu hastalığın tedavisi olmalıdır. Organik nedenler, aşağıda farklı başlıklar altında incelenmiştir.

Parazitler ve Diğer Mide Barsak Sistemi Enfeksiyonları:

Bağırsak parazitleri iştahsızlığın çocuklardaki önemli nedenlerinden biridir. Parazitler ya direk yolla ya da demir eksikliği ve vitamin B12 eksikliği gibi metabolik problemlere  neden olarak iştahsızlığa yol açabilmektedirler. Eğer ki çocuğunuzda iştahsızlığın yanısıra karın ağrısı, gece ağızdan salya akması ve popoda kaşıntı gibi şikayetler varsa bunun nedeninin parazitler olması çok olasıdır.

        Ayrıca mide ve barsak enfeksiyonları da çocuklar arasında önemli bir iştahsızlık nedenidir. Bu gibi çocuklarda iştahsızlığın yanısıra kusma, karın ağrısı, ishal ve ateş şikayetleri de olabilmektedir.

Kabızlık:

Dışkılamada zorluk olarak tanımlanabilen kabızlık özellikle çocuk hastalarda iştahsızlığın önemli bir nedenidir. Eğer bir çocukta kabızlığın yanısıra iştahsızlık da varsa öncelikli olarak kabızlık tedavi edilmelidir.

Yutma Güçlüğü:

Yutma güçlüğü, özellikle bebek ve henüz konuşamayan çocuklarda iştahsızlık ve besin reddinin önemli bir sebebidir. Yutma güçlüğünün nedeni besin alerjisi, mide reflüsü, yemek borusu ve midenin yapısal anomalileri olabilir. Bu durumda çocuk yemek yediği zaman ağrı hissedeceğinden beslenmek istemez.

Gelişimsel Gerilik/Nörolojik Hastalıklar:

Nörolojik hasardan dolayı yapısal bir bozukluğu olan çocuklarda iştahsızlık ve yemek seçimi görülebilmektedir. Yiyeceklere karşı olan bu aşırı seçicilik ve isteksizlik motor fonksiyonların gelişiminin gecikmesinden kaynaklanabilmektedir. Gelişim kusurları nedeniyle yemek seçen ve bazı yiyeceklere karşı iştahsızlık geliştiren çocuklar genellikle her tür yiyeceği ağızlarına alabilir ancak ağza alınan yiyecek yapısının kendine uygun olmayan bir nesne olması nedeniyle kusma eğiliminde olabilirler. Gelişimsel geriliği olan çocukların genellikle katı gıdaları reddetme eğiliminde oldukları bilinmektedir.

Demir Eksikliği:

Çocuklarda demir eksikliğinin bir sonucu olarak da iştah azalması görülebilmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada iştahsızlık nedeni ile çocuk polikliniğine başvuran çocukların 1/3’ünde demir eksikliği saptanmıştır. Yapılan değerlendirilmelerin sonucunda demir eksikliğine bağlı görülen iştahsızlığın, iştah baskılayıcı hormonların düzeylerinin artmasından kaynaklı olabileceği gösterilmiştir. Demir eksikliği olan iştahsız çocuklarda demir tedavisi ile iştahta normale dönme gözlenmiştir.

Vitamin B12 Eksikliği:

        Unutkanlık, kalp çarpıntısı, güçsüzlük, duygu durum bozuklukları (depresyon ve aşırı sinirlilik hali), dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu, üşüme, halsizlik , yorgunluk gibi temel şikayetlerin yanısıra B12 vitamini eksikliğinin belirtileri arasında iştahsızlıkta bulunmaktadır. 

Çinko Eksikliği:

Hücre büyümesi, farklılaşması ve bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan bir element olan çinkonun eksikliğinin bebek ve çocuklarda iştah kaybına neden olduğu bilinmektedir. Çinko eksikliği belirtileri arasında iştahsızlık ilk sıralarda yer almaktadır. Çinko eksikliği önemli bir iştahsızlık nedeni olduğu için sıklıkla çocuk polikliniklerinde çinko içeren preparatlar önerilmektedir.

Enfeksiyonlar:

Genel olarak tüm enfeksiyon hastalıklarında (üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, mide-barsak enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları vs.) olabilen iştahsızlık, hastalık düzeldikten sonra geri gelir. Yani akut enfeksiyonlara bağlı iştahsızlık durumu geçicidir. Kronik (süreğen) enfeksiyonlarda iştahsızlık sürekli hal alabilir.  

Organik Olmayan/Psikolojik Nedenler

Organik olmayan nedenler özellikle davranışsal özellikte olan ve herhangi bir fiziksel hastalıkla ilişkisi olmayan nedenlerdir. Ailenin yetersiz beslenme bilgisi, bakım eksikliği veya bakım veren kişi ile çocuk arasındaki iletişim bozukluğu gibi psikososyal faktörler örnek olarak verilebilir.

İştahsızlığın altında yatan nedenler duygusal olarak anne bakımına gereksinimden, anneye öfke göstererek dikkatini çekmekten ya da yaşla beraber artan özerklik gösterme ihtiyacından da kaynaklanabilmektedir. Bu çocuklarda uygun beslenme davranışlarını yerleştirme girişimlerinden önce psikolojik doyum sağlanmalıdır.

Bunun yanı sıra, psikolojik nedenlere bağlı olarak gelişen iştahsızlık ve yeme bozukluğu durumunun sıklıkla aile veya bakım veren kişi ya da kişiler tarafından yapılmış anormal beslenme uygulamaları ile başladığı belirtilmektedir. Bu uygulamaların devam etmesi çocuktaki iştahsızlığı daha da arttırarak kısır bir döngü oluşmasına neden olmaktadır.

Ebeveyn veya bakım veren kişi tarafından uygulanan ve iştahsızlığa yol açabilecek yanlış beslenme davranışlarının başlıcaları şunlardır:

  • Gece Beslenme: Uyanıkken yiyecekleri reddedeceği / az miktarlarda tüketeceği için uyurken beslemektir.
  • Baskıcı Yaklaşım (Zorla Beslenme): Reddetmeye rağmen sürekli beslemeye, başka bir parça daha vermeye çalışmak. Bunu güç kullanarak yapmaya çalışmak.
  • Mekanik Besleme: Düzenli olarak planlanan zamanlarda (saat başı, 3 saatte bir vs.) açlık işaretlerini görmezden gelerek bebeği beslemeye çalışmaktır.
  • Koşullu Dikkat Dağınıklığı: Yemekleri dikkat dağıtarak yedirmektir. Çocuk dikkat dağınıklığı olmadan yemek yemez ve gıdaya ilgi göstermez.
  • Uzatılmış Yemekler: Genellikle 30 dakikadan fazla süren yemek yedirme süreleridir.

Bebek ve çocuğun doğuştan gelen gıda tercihleri ve tat algılamasının (damak tadı) gelişimi, belirli gıdaları kabul etmede engel oluşturabilmektedir. Dolayısıyla, bir çocuğun kendisine sunulan yeni gıdaları reddettikleri zaman tüketmeleri için baskı yapmak ters etki yaratabilmektedir. Çocuğun yiyecek seçmesi her zaman iştahsızlık olarak yorumlanmamalıdır.

Stresli bir beslenme ortamı, çocuğun yeni gıdalara olumlu yanıt vermesini engellemektedir.

İştahsızlık ile karışan bazı durumlar vardır. Bunlardan beslenme korkusu (gıda fobisi); çocuğun tadını bilmediği yeni gıdalara karşı besin reddi olarak tanımlanmaktadır. Yaygınlığının %40-60 arasında değiştiği bildirilmiştir. Seçici yeme ise; çocuğun hem tanıdığı hem de ilk defa denenen bir çok gıdaya karşı reddi olarak tanımlanmaktadır. Genellikle besin çeşitliliği olmayan diyetlerin bir sonucu olduğu belirtilmektedir. Her iki durumda doğru bir yaklaşım ile düzeltilebilmektedir.

Üç temel beslenme güçlüğü olan iştahsızlık, yemek seçme ve beslenme korkusu durumlarının ayrımı iyi yapılmalı altında yatan nedenler gerek fiziki muayene gerek laboratuvar testleri gerekse ailenin ve/veya bakım verenin gözlemi yapılmalıdır. Her bir durumun ayrı ayrı görülebileceği gibi aynı anda da görülebilmektedir.

İştahsızlık tedavisinde öncelikle ebeveyn çocuğun kendi açlık tokluk algısının olduğuna ikna edilmelidir. Sonrasında iştahsızlığın altında yatan organik bir neden varlığı değerlendirilmeli buna göre tedavi ve beslenme planı belirlenmelidir. Organik bir neden varlığı yok ise, çocuğun büyüme ve gelişme durumuna, karakteristik özelliklerine ve iştahsızlık sınıflanmasına göre çeşitli beslenme önerilerinde bulunulabilir. İştahı kısıtlı enerjik bir çocuk için açlığı teşvik edici beslenme programı uygulanabilir. Ana ve ara öğün sayıları en fazla 5 öğün olacak şekilde planlanmalı, ve öğün aralarında su dışında herhangi bir sıvı verilmemelidir. Aile yemek zamanı ve düzeni konusunda rol model olmalıdır. Özellikle çocuğun sevdiği bir kişi tarafından beslenmesi çocuğu yemeye özendirebilir.

Seçici beslenme davranışı olan bir çocukta sorunun çözümünde bir yiyeceği 8-15 kez zorlamadan sunmanın işe yaradığı belirtilmektedir. Yiyecekleri çocuğun dikkatini çekebilen, sevdiği şekiller vererek hazırlama; hatta hazırlama aşamasında çocuğu da dahil etme genellikle fayda sağlamaktadır. Temel öncelik besin çeşitliliğini arttırma olmalıdır. Bu anlamda birbiri yerine geçen gıdalar denenebilir.

Diğer bir beslenme güçlüğü olarak tanımlanan beslenme korkusu bulunan çocuklarda sorunu çözmedeki temel amaç, beslenme / yeme ile ilgili kaygıyı azaltma olmalıdır. Özellikle bebeklerde ve henüz konuşamayan küçük çocuklarda ağlama nedeninin beslenme kaynaklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Yanlış algılanan ağlama durumlarında bebeğin ihtiyacı güven duygusunun arttırılmasıdır. Ciddi ve aşırı düzeydeki beslenme korkusunda korku nedeninin bulunması en temel sebep olmalıdır.Bazı çocuklarda, katı yiyeceklere daha erken geçiş yararlı olabilmektedir.

Sonuç Olarak:

İştahsızlık, yemek seçiciliği ve besin fobisi gibi beslenme güçlükleri, özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda çok yaygın sağlık problemleridir. Her bir beslenme güçlüğünün altında önemli fizyolojik sebepler olabileceği gibi psikolojik durumlardan da kaynaklanabilmektedir. Sorunun altında yatan nedenlerin çoğunluğunun organik olmayan nedenlerden kaynaklanmasına rağmen, özellikle büyümekte olan küçük çocuklarda, öncelikle detaylı bir beslenme öyküsü alınarak, belirtiler ve bulgular değerlendirilerek, derinlemesine inceleme ve fizik muayene yoluyla altta yatan herhangi bir organik neden varlığı dışlanmalıdır. Organik nedenlerin saptanması durumunda öncelikli olarak bu durumların tedavisi gerekmektedir.  

Bunların yanı sıra, gelişen beslenme sorunlarında çocuğun yaşına uygun enerji ve besin öğelerini içeren bir beslenme programı, beslenme sorununun etkili bir şekilde tedavi edilmesini destekleyebilir.

İştahsızlık İle İlgili Öneriler:

  1. Süt, meyve suyu, su, kola, çay gibi yiyeceklerin tüketim sıklığı ve miktarı belirlenmelidir. Pek çok çocuk yemek yerine içmeyi tercih eder ve kolayca doygunluk hisseder. Böyle durumlarda yemekten 1 saat önce ve yemek sırasında sıvı alımının sınırlandırılması gerekir.      
  2. Çocuk halen biberon ile besleniyorsa, biberonu bardakla değiştirmek gerekir. Böylece çocuğun sıvı alımı kendiliğinden azalır.
  1. Sütü fazla miktarda tüketen çocuklarda iştahsızlık dışında kansızlık ve kabızlık gibi sorunlar görülebilir. Günde 2 bardak süt yeterlidir.    
  2. Çocuğun besin seçimindeki öncelikleri dikkate alınarak farklı çeşitte besinler sunulmalıdır.

                          

  1. Yemek porsiyonları annenin isteklerine göre değil çocuğun gereksinimlerine göre düzenlenmelidir.    
  2. Bir öğünde verilen besin reddedildiyse tamamen farklı bir besin Onun da reddedilmesi durumunda bir sonraki öğüne kadar herhangi bir besin verilmeden beklenmelidir.
  3. Ara öğünlerin küçük porsiyonlar halinde olmasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde bir sonraki ara öğünün yenmesi engellenmiş olur.
  4. Herhangi bir nedenle ödül olarak şeker ve tatlı türünden besinlerin verilmemesine özen gösterilmelidir.
  1. Yiyecekler çocukların kolay yiyebileceği türden ve büyüklükte hazırlanmalıdır.                                                                          
  2. Grup halinde yaşıtları ile beraber yemek yemek ya da arkadaşının evinde, restoranda, piknikte yemek, seçici beslenen çocuklarda olumlu yeme davranışının gelişmesine yardımcı olabilir.
  3. Geçici olarak bir yiyeceğe düşkünlük veya reddetme okul öncesi dönemde görülen yaygın bir sorundur. Normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilen bu durum çocuğun bağımsızlığının bir ifadesidir.
  4. Reddetme durumunda çocuk yeme konusunda zorlanmamalı, reddedilen besin bir süre sonra tekrar denenmelidir. Aksi takdirde durum daha da kötüleşebilir.   

Sonuç olarak, çocukluk döneminde görülen ve erken dönemde müdahale edilmeyen iştahsızlık durumu, ilerleyen yaşlarda hem beslenme tarzını hem de beslenme ile ilgili davranış biçimlerini etkilemektedir. Bu nedenle, iştahsızlığa neden olacak etkenler erken dönemde belirlenmeli, çocuğun büyümesi ve gelişmesi yakından izlenmelidir. İştahsızlık sorununun çözümünde doktor, diyetisyen, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı aile ile birlikte çok yönlü bir yaklaşım içinde birlikte hareket etmelidir.

  

  “Hiçbir çocuk inadı nedeni ile açlıktan ölmemiştir”

Yenidoğan Bebek Bakımı Nedir?

Yenidoğan Bebek Bakımı Nedir?

Yeni doğum yapmış anneler özellikle ilk günlerde çok endişeli olurlar ve yenidoğan bebek bakımı hakkında araştırmalar yaparlar. Bu günler annelerin bebekleri hakkında endişe duymalarıyla geçebilir. Bu endişlerinizden kurtulmak amacıyla ve yenidoğan bebek bakımının nasıl olacağı ile ilgili bilgileri aşağıdan makalemizden incelyebilirsiniz.

yenidogan bebek nasil yatirilmali 1170x563

Yenidoğan Bebek Bakımı Nasıl Olmalı?

Doğumdan sonra bebeğinizle birlikte eve geldiğiniz zaman bebeğinizin bakımı konusunda bazı endişeler yaşayabilirsiniz. Özelikle ilk kez anne baba olduysanız bu endişeleriniz çok normaldir. Çünkü pek çok anne baba sizinle aynı duyguları yaşar. Ama hamilelik döneminde bebek bakımı ile ilgili eğitimler almanız, doğum sonrası özellikle hastanede kaldığınız süreçte sağlık personelinden bakım ile gerekli bilgileri öğrenmenizin size faydası olur. Bu yazıda da size ilk günlerde bebeğinizin bakımı ile ilgili püf noktaları kısaca özetleyeceğim.

  1. Bebeğinizi sık sık kucağınıza alın.
  2. Bebeğinizi her istedikçe istediği kadar emzirin.
  3. Göbeği düşene kuru kalmasını ve bezini göbek açıkta kalacak şekilde alttan katlayın.
  4. Altını emzirme öncesi ve ya sonrası mutlaka kontrol edin. Altını sık değiştirin.
  5. Her emzirme sonrası gazını çıkarın.
  6. Burnu sık sık sık tıkanabilir. Burnunu özellikle rahat emmesi için temizleyin.
  7. Göbeği düşene kadar silerek temizleyin, göbeği düştükten sonra banyosunu yaptırın.
  8. Bebeğiniz ile aynı odada yatın. Yastık kullanmayın.
  9. Kulak bakımı için sadece dış kısmını silmeniz yeterli.
  10. Tırnaklarını kendine zarar vermemsi için kesin. Rahat sakin ve uykulu olduğu zamanları tercih edin.
  11. Ağız bakımı için özel bir sey yapmaya gerek yoktur. Sadece pamukçuk gelişirse karbonatlı su ile bakım verin.
  12. Kıyafetlerini yumuşak, rahat ve kolay kullanılabilen giysilerden tercih edin.

Yenidoğan Bebek Bakımı

1-Bebeğinizi Kucağa Alın: Bebeklerin doğumdan itibaren kucağa alınması ile ilgili çevrenizden özellikle kucağa alıştırma şeklinde telkinleri çok duyarsınız. Ama ilk aylarda bebekler anne karnındaki sıcak, vücudu saran, sessiz ortamı ister. O nedenle kucakta olmak onları sakinleştirir, mutlu eder, güven duygusu verir ve ağlamasını azaltır.

2-Emzirme: Doğumdan sonraki ilk haftalarda bebeğinizi her istedikçe ve istediği kadar emzirmeniz gerekir. Çünkü bebekler ilk doğduklarında mideleri çok ufaktır. O nedenle sık sık acıkır ve emmek isterler. Ayrıca yine ilk haftalarda anne sütü ve özellikle ilk günlerde salgılanan colostrum ilk ağız sütü az miktarda salgılanır. Ama çok faydalı bir süttür. Bu nedenle bebeğinizin sık sık emmesi bu sütü almasını aynı zamanda ilerleyen günler için süt miktarınızın da artmasını sağlar.

3-Göbek Bakımı: Göbek bağı bebeğinizin anne karında beslenmesini sağlayan damarsal bir yapıdır. Doğumdan sonraki ilk 2 hafta içerinde kuruyarak düşer. Bu süreçte yapmanız gereken tek şey göbeği kuru tutmak ve bebeğinizin bezini göbek açıkta kalacak şekilde alttan katlamak yeterlidir. Eğer göbeğinde bir kızarıklık, kanama, pis koku ve akıntı olura mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.

Göbek bağı anne karnında bebeğin beslenmesini sağlayarak onu hayata bağlayan damarsal ve çevresi bir jel ile çevrili bir yapıdır. Doğumdan sonra göbek bağı göbek klempi ile bağlanıp ciltten 3-4 cm yukardan kesilir. Herhangi bir sinir dokusu olmadığı için bebek göbek bağının kesilmesi sırasında ağrı duymaz. Daha sonra antiseptik bir solüsyon ile temizlenir.

Bebek bezi göbeğin altından olacak şekilde bağlanır. Zaman içerisinde göbek bağı sarı-yeşil renkten kurudukça kahve-siyah bir renge döner ve genellikle 1-2 hafta içerisinde kendiliğinden düşer. Göbek bağının düşmesi için herhangi bir şey yapmaya gerek yoktur. Göbek bağı düşene kadar bu bölgenin kuru kalmasının sağlanması yeterlidir. Bu nedenle göbek düşene kadar bebeği silerek temizlemek daha uygundur. Ayrıca yenidoğan bebeğin başı ve popo kısmı göbek ıslak kalmayacak şekilde yıkanabilir.

Göbek düşmeden önce göbek bağının ıslak ve nemli kalması enfeksiyon açısından risk yaratır. Bu nedenle yenidoğan bebeğin ilk banyosu göbek düştükten sonraki günde yapılmalıdır.  Bazen göbek düşene kadar göbek bağı çevresinde siyah renkli döküntüler ve düştükten sonra birkaç damla kan olabilir. Fakat göbek bağının çevresinde kızarıklık,  kanama, yeşil renkli kötü kokulu bir akıntı olduğunda mutlaka doktora danışılmalıdır.

4-Alt Değiştirme: Bebeğinizin altını açmadan önce mutlaka önce bütün malzemeleri yanınıza alın. Daha sonra bebeğinizi alt açma üzerine yatırarak her iki ayak bileğinden tutun ve kız bebeklerde özellikle önden arkaya olacak şekilde su ve pamuk ile temizlik yapın. Islak mendil ve pudra kullanmayın. Bezi poposu kuruduktan sonra kapatın. Koruyucu bir pişik kremi kullanın. Her anne babaya alt değiştirmek ilk seferinde çok karmaşık gelebilir. Fakat birkaç kez pratik yaparak bunu kolaylıkla öğrenebilirsiniz.

Yeni doğan bebeğinizin altını değiştireceğiniz zaman bütün malzemeler (alt değiştirme bezi, bez, ıslak pamukalar, pişik önleyici krem) mutlaka yanınızda olmasına dikkat edin. Unuttuğunuz herhangi bir malzeme için bebeğinizi kesinlikle yalnız bırakmayın. Özellikle kız bebeklerde önden arkaya olacak şekilde bebeğinizin popsunu ılık suyla ıslatılmış pamuklarla silin. Bu sırada kolaylık olması için her iki ayağını ayak bileklerinden tutarak kaldırın.

Kız bebeklerde bazen vajenden akıntı gelebilir. Bu normal bir durumdur. Silme işlemi sırasında özellikle labialar arasına kaka bulaşıp bulaşmadığını kontrol edin.

Erkek bebekler için ise sünnet derisini kesinle geri çekerek temizlik yapmayın. Silme işlemi bittikten sonra bezi kapatmadan önce silinen bölgenin havayla temas ederek kurumasını sağlayın. Poposu kurumadan bezini kapatmayın. Ayrıca koruyucu olarak günde 2-3 kez koruyucu pişik kremlerinden sürebilirsiniz. Fakat pudra kesinlikle kullanılmayın.

Bebeğinizin pişik olmasını önlemek için alt bezini sık aralıklarla değiştirilmesi ve özellikle kakalı kalmamasına dikkat edilmelidir. Alt bezi cilt kurumadan kapatılmamalıdır. Gün içerisinde bebeğin posposunun havalandırılması pişiği önlemek açısından iyidir.

5-Gaz Çıkarma: Bebekler emerek beslendikleri için ve sık ağlamaları nedeniyle biraz fazla hava yutarlar. Bu nedenle özellikle emzirme sonrası veya bir memeden diğer memeye geçerken bebeğinizin sırtına hafifçe yukardan aşağı hafifçe vurarak gazını çıkarın. Biberon ile beslenme sırasında ise bebeğiniz bir miktar emdikten sonra ara gazı alın. Gaz çıkarmak bebeğinizin daha iyi beslemesini sağlar ve kusmalarını azaltır.

6-Burun Temizliği: İlk aylarda bebeklerin burun yapıları küçük olduğu için çok sık tıkanır. Ayrıca kış aylarında eğer ortamda yeterli nem yoksa tıkanma daha fazla olur. Odasının ısısını 22 -24 c nemi de %40-50 arasında olmasını sağlayın. Burun tıkanıklığı ufak bebeklerde emme sırasında zorluk yaratır. Bu nedenle evinizin içini çok sıcak yapmadan yeterli nemi ayarlayarak ve ihtiyaç oldukça serum fizyolojik izotonik tuzlu su ile temizlemeniz bebeğinizin burnunu rahatlatır.

İlk aylarda bütün anne babalar bebeklerin burunlarının tıkanıklığından ve hırıltılı nefes alıp vermesinden şikayet ederler. Burun tıkanıklığı bakımında, özellikle emzirme zamanı burun nefes almayı sağladığı için burun tıkanıklığı aile ve yenidoğan bebekler için oldukça rahatsız edici bir hal alabilmektedir.

Normalde bebeklerin doğduklarında burun yapıları oldukça dardır. Ayrıca anne karnında amniyon sıvısı içinde oldukları için bu sıvı ilk birkaç gün bebeklerin burunlarında tıkanıklık ve sık hapşırmasına neden olabilir. Yenidoğan bebeklerde doğum sonrası görülen ödeme bağlı burun tıkanıklığı ilk hafta içinde giderek azalır. Ayrıca bebeklerin çok hızlı büyüdükleri ilk aylarda da yine burun tıkanıklığı yavaş yavaş azalır.

Bunun dışında bebeklerde en sık burun tıkanıklığı yapan nedenler ortam havasının kuru olması, irritasyon yapan ajanlar olması (sigara, parfüm, toz vb) ve viral hastalıklardır. Burun tıkanıklığını tuzlu su (serum fizyolojik) kullanarak ve bebek burun aspiratörleri ile sümükleri temizleyerek rahatlatabilirisiniz. Bunun dışında burunda kuruluk olmaması için oda ısısı 22-24 c arasında tutulmalı ve nem 40 olarak ayarlanmalıdır.

7-Banyo: Bebeğinizin banyosunu göbeği düşene kadar silerek yaptırabilirsiniz. Ilık bir odada bir havlu içerisinde sabun şampuan kullanmadan temiz bir su ve yumuşak bir bez ile vücut bölgelerini ayrı ayrı silerek banyo yaptırabilirisiniz. Böylece göbeğinin nemli kalması önlemiş olur. Yine vücudunun kurumaması için bir vücut nemlendiricisi kullanabilirisiniz. Göbeği düştükten sonra bebeğinizi bir küvet içerisinde 5-6 cm su koyarak file üzerinde bir bebek şampuanı ile önce gövdesi sonra başını yıkayarak banyo yaptırabilirisiniz. Banyo sonrası yine vücut nemlendirici kullanmanız bebeğinizin cildinin kurumasını önler. Bebeğinize haftada en az 2 kez banyo yaptırabilirsiniz.

İlk bir yıl içinde haftada 2-3 gün banyo yaptırmanız yeterlidir. Çünkü sık yıkamak bazen bebeklerin cildinde kuruluk oluşmasına neden olabilir. Bebeğinize banyo yaptırmadan önce mutlaka malzemeleri hazırlayın ve odayı biraz ısıtın. Oda ısısının yaklaşık 25-26 C ve prematür bebekler için 28 C olması iyidir. Suyun sıcaklığı ise 36-37 C olmalıdır.

Banyo sırasında herhangi bir malzemeyi unutursanız veya telefon veya kapı çalarsa kesinlikle bebeğinizi yalnız bırakmayın. Banyo süreniz ise yaklaşık 5 ile 10 dakika arasında olmalıdır. Eğer bebeğiniz yıkanmayı seviyorsa süreyi uzatabilir veya banyodan korkuyorsa süreyi biraz daha kısa tutabilirsiniz. Banyo sırasında bebeğin aç olması iyidir. Çünkü tok karnına banyo yapılması bazen bebeklerin kusmasına neden olabilir. Yine banyo bebeklerin rahatlamasını sağladığı için uyku öncesi yaptırılması bebeğin uykuya geçişini kolaylaştırabilir. Banyo için gerekli malzemeler şunlardır;

  • Bebek küveti,
  • Temiz ve ılık su,
  • Bebeğin kaymasını önleyici bez veya file,
  • Bebek şampuanı ve sabunu,
  • Yumuşak lif,
  • Bebek havlusu,
  • Temiz bez ve giysiler,
  • Bebek için uygun hipoallerjik nemlendirici.

Silme Banyosu Silme banyosu yaptıracağınız odayı ısıtın. Temiz bir havlu üzerine bebeğinizi çıplak olarak yatırın. Sadece bezinin bağlı olması yeterlidir. Yumuşak bir bez veya pamuk parçasını temiz ve ılık bir su ile ıslatın. Önce yüzünden başlayarak bütün vücut parçalarını ayrı ayrı silerek bir yandan da havlu ile hafifçe kurulayın. Cildin kurumasını önlemek için uygun bir nemlendirici ile cildini nemlendirin. Daha sonra giysilerini giydirin.

Küvette Banyo Banyo malzemelerini hazırlayın. Daha sonra küvet içerisine yaklaşık 5 cm su koyun. Bebeğinizi banyo filesinin üzerine yatırın. Suya önce ayakları daha sonra vücudu değecek şekilde sokun. Önce gövdesini en son başını yıkayın. Özellikle yüzüne çok su gelmemesine dikkat edin, çünkü bebekler nefes almakta zorlanabilir ve banyodan korkabilir. Daha sonra bütün vücudu saran bir havlu ile kurulayın.

Nemli kalarak pişik olmasını önlemek için koltuk altı, kasıklar ve çene altı gibi kıvrım yerlerinin kurulanmasına dikkat edin. Son olarak bebekler için uygun nemlendirici ile cildi nemlendirip temiz giysiler giydirin.

8-Yatak Ve Uyku: Bebeklerin uyku sırasındaki güvenliği ani beşik kaybı riski nedeniyle (sudden infant death-SIDS) önemlidir. Bu nedenle bebeğinizi sert bir yatakta ve yastıksız yatırın. Bunun dışında bebeğiniz ile birlikte aynı odada ama farklı yatakta yatın, üstüne çok ağır örtüle örtmeyin, terleyecek kadar kalın giydirmeyin, yatağında oyuncak veya yastık bırakmayın anne sütüyle besleyin ve yanında sigara içmeyin.

9-Kulak Bakımı: Bebeğinizin kulak bakımı için özel bir şey yapmanıza gerek yok. Kulak çubuğu kullanmadan sadece dış kısmını temizlemeniz yeterli olur. Bebeklerin kulak yoları düz olduğu için bebeğiniz banyosu sırasında kulaklarını kapamanıza gerek yoktur.

10-Tırnak Bakımı: Bebeğinizin tırnaklarını bebeğin sakin ve uykulu olduğu bir zaman kesmek daha dorudur. Kestikten sonra kağıt bir törpü ile tırnakları törpüleyin. Ucu küt olan makas şeklinde olan bir tırnak makasının tercih edilmesi daha uygun olur.

Bebeklerin tırnakları için yapılacak tek bakım tırnaklarının kesilmesidir. Bunun için bir bebek tırnak makası veya küt burunlu bir makas (tırnak kesimi için) ile yumuşak bir kağıt törpü kullanmanız yeterli olur. Ancak makas veya diğer kesme aletlerini kullanırken dikkatli olmalısınız çünkü yanlışlıkla bebeğinizin parmaklarında kesilme ve kanamaya neden olabilirsiniz. Bu nedenle tırnak kesimi için en uygun zaman genellikle yenidoğan bebeklerin sakin ve rahatlamış olduğu banyo sonrası olmalıdır. Ancak bebeğiniz uyurken ve emzirmesi sonrası rahatlamış olduğu zamanlarda da tırnağını kesebilirsiniz.

Tırnaklar kesilirken bebeğin elini sıkıca tutmak, etli kısmı biraz geriye doğru çekerek tırnakları kısa ve düz kesmek gerekir. Tırnaklar kesildikten sonra tırnak kenarlarının keskinliğinin kağıt bir törpü ile törpülenmesi bebeğin kendisini çizerek yaralamasını önler.

Bebeklerin el tırnakları genellikle hızlı uzar ve haftada bir kesilmesi yeterlidir.

Ayak tırnakları daha yavaş uzar ve ilk aylarda yumuşaklardır. El tırnakları gibi kısa tutulması gerekmez ve ayda bir kesilmesi yeterli olur. Ancak bebeğiniz büyüdükçe, ayak tırnakları da sert ve uzun hale gelir. Tırnak batması olmaması için düz kesilmesi gerekir.

Tırnak keserken bazen bebeklerin cildinde ufak yaralanma ve kanamalar olabilir. Böyle bir durum ile karşılaşırsanız kanayan yere temiz bir gazlı bez ile bastırmanız ve kanamayı durdurmanız yeterli olur.

11-Ağız Bakımı: Bebeğinizin ağız bakımı için özellikle de anne sütü alıyorsa özle bir bakım yapmaya gerek yoktur. Ama ağız içinde beyazlaşma yani pamukçuk dediğimiz durum olursa o zaman karbonatlı bakım ve doktorunuzun önerdiği damlaları kullanabilirisiniz.

12-Bebeğinizin Kıyafetleri: Cildinin hava almasını sağlayan yumuşak terletmeyen kolay yıkanabilen pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir. Önden çıt çıtlı veya fermuarlı, kolay giydirilip çıkarılan kıyafetler olmalıdır.

Yenidoğan bebeklerde; göbek bağı bakımı, alt değiştirme, burun tıkanıklığı, göz bakımı, tırnak bakımı, kulak temizliği, banyo ve bebek kundağı için detaylı bilgi için aşağıda ki bölümlere göz atabilirsiniz.

Yenidoğan Bebeklerde Bebek Kundağı

Bebeklerin kundaklanması çok eski yılardan beri kullanılan bir yöntemdir. Pek çok aile büyüğü bebeklerin kundak yapılması gerektiğini savunurlar. Gerçekten kundak sayesinde bebekler vücutları çevresinde bir baskı hisseder ve bu baskı hissi ona güven duygusu verir. Tıpkı anne karnında ki gibi sıkışık bir ortam yaratır. Ayrıca henüz ilk aylarda gelişmemiş olan motor sistemleri nedeniyle sıçrama refleksleri sırasında oluşan boşlukta kalma hissini de hafifletir. Bunun dışında çok yorulmuş ve çok fazla uyarılmış bebeklerin sakin kalmasında da yardımcı olur.

Kundak yaparken özellikle bebeği çok sıkı sarmamak gerekir. Bebeğin kol ve bacaklarını oynatabileceği şekilde gevşek bir şeklide kundak yapılmalıdır. Özellikle bacakların çok sıkı sarılması kalça çıkılığı açısından risk yaratabilir. Yine bazı bebekler ellerinin çok sıkı sarılmasını istemez. O zaman elleri dışarıda kalacak şekilde gevşek kundak yapılması daha uygun olur. Kullanacağız malzeme ince bir battaniye veya musli bezi gibi yumuşak olması gerekir. Çok kalın ve ağır olan ve bebeğin aşırı ısınmasını neden olan örtüler kullanılmamalıdır.

Bebek büyüdükçe ve özellikle el kol hareketleri artıp kundağı açmaya başladıkça kundak yapılmasının bırakılması uygun olur.

Kısacası kundaklama bebekleri sakinleştirir, daha az ağlamasını sağlar, uykusunu düzenlerler, güven duygusu verir, sıçramalarını önler, anne karnında ve kucakta olma hissi yaratır. Bu nedenle doğumdan sonraki ilk aylarda bebeklerinize çok sıkı olmayacak şekilde kundak yapabilirsiniz.

Yenidoğan Bebek Videolarım İçin Tıklayın

Tamamlayıcı Beslenme...

Tamamlayıcı Beslenme

(Ebeveynler İçin Öneriler)

Annenin gebelik döneminden itibaren bebeğinizin ilk iki yılındaki beslenmesi; yani bebeğin ilk 1000 gün içerisindeki beslenmesi tüm yaşamındaki sağlık durumunu etkilemektedir.

Tamamlayıcı Beslenme Nedir?

 Tamamlayıcı beslenme; tek başına anne sütünün yetersiz kaldığı dönemde bebeğinizin besinsel gereksinimlerini karşılamak için anne sütü ile birlikte, anne sütü veya formül mama dışında gıdaların verilmesidir.

Tamamlayıcı Besine Ne Zaman Başlanmalıdır?

Anne sütü ilk 6 ay bebeğin tüm ihtiyaçlarını tek başına karşılar. Anne sütü, bebeğin sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Anne sütü ayrıca anne ve bebek arasındaki duygusal bağın pekişmesini sağlar.

6. aydan sonra da anne sütü bebeğinizin temel besin kaynağı olmaya devam eder. Fakat 6. aydan sonra bebeğinizin enerji ve besin ihtiyacı artar. Bu nedenle 6. aydan sonra tamamlayıcı besinlerle anne sütünün desteklenmesi gerekir.

Bazı anne sütünün yetersiz olduğu istisnai durumlarda ise en erken 4. ayın bitiminde de tamamlayıcı besine geçilebilir. 4. aydan önce tamalayıcı besin verilmesi alerji riskinin yanısıra; bebeğinizin böbrek ve barsaklarının hazır olmaması nedeni ile sakıncalı olabilir.

6. aydan sonra bebek, artık anne sütünden daha yoğun ve kıvamlı besinlere alıştırılmaya başlanmalıdır. Bebeğe istenirse yoğurt, sulu muhallebilerle ilk geçiş sağlanabilir. Buradaki amaç; bebeği muhallebiyle beslemek değil, sütten daha kıvamlı, yoğun besini yutturmaya alıştırmaktır. 1-2 hafta sonra artık daha pütürüklü sebze/ meyve pürelerine geçiş daha kolay olacaktır.

Tamamlayıcı besine başlama hem bebeğin artan besin ihtiyaçlarının karşılanması hem de beslenmeyle ilgili ağız becerilerinin (yutma, çiğneme gibi) geliştirilmesi için çok gereklidir.

Tamamlayıcı Besinlere Başlarken Dikkat Edilecek Konular Nelerdir?

  • Tamamlayıcı besinler mutlaka ayrı bir öğün olrak ve bebek aç iken
  • Her yeni tamamlayıcı besin tek başına
  • Bebeğe verilecek tamamlayıcı besin önce çok az denenmeli ve miktarı kademeli olarak arttırılmalıdır. Örneğin; ilk gün 1 tatlı kaşığı, 2. gün 1 yemek kaşığı, 3. gün 2 yemek kaşığı gibi…
  • Tadından hoşlanmadığı bir besini bebeğinize zorla vermeye çalışmayınız.
  • Tamamlayıcı besinleri bebeğinize kaşık veya bardakla veriniz, biberon kullanmayınız.
  • Tamamlayıcı besinlerin temiz olmasına dikkat ediniz.
  • Besinleri parçalarken metal rende veya blender kullanmayınız. Bunun yerine cam rende kullanınız.
  • Bebeğinize vereceğiniz her besinin doğal ve taze olmasına dikkat ediniz. Ayrıca verdiğiniz besinin o mevsime uygun olmasına dikkat ediniz.
  • Konserveler, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekler, hazır meyve suları, kolalı içecekler, hazır çorbalar, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinler bebeğiniz için uygun değildir; asla vermeyin.
  • Hazırladığınız yiyecekleri oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin, buzdolabında muhafaza edin.
  • Taze sıkılmış meyve sularını sadece hazırladığınız öğün için bebeğe verin.

Tamamlayıcı Besine Geçerken Altın Kural!!!

  1. Tamamlayıcı besine geçtiğinizde hangi yemeğin ne zaman verileceğine bebeğe bakan karar vermelidir.
  2. Yemeği yiyip-yemeyeceğine veya ne kadar yiyeceğine bebek karar verir.

Unutmayın; bebeğinizi yemek konusunda zorlamak iyi bir fikir değildir; ileride yeme ve iştah problemlerine yol açar.

Tamamlayıcı Besine Geçerken Bebeğin Hazır Olduğunu Nasıl Anlarsınız?

  • Bebeğinizin  sizin yediklerinize ilgi göstermesi,
  • Siz yemek yerken sizi izlemesi,
  • Uzanmaya çalışması, hatta bazen ağzını oynatması ve şapırdatması,
  • Bebeğinizin desteksiz oturabiliyor olması,
  • Bebeğinizin tamamlayıcı besine geçtiğinde ağzına aldığı besini ağzında çevirebiliyor ve geriye itebiliyor olması,

bebeğinizin tamamlayıcı besine geçme konusunda hazır olduğunun başlıca belirtileridir.

İlk Verdiğiniz Besinler Neler Olmalıdır?

Yoğurt ve Peynir:

  • Yoğurt başlangıç için ideal bir tamamlayıcı besindir. İnek sütünün aksine 4-6. aylarda başlayabilirsiniz. Unutmayınız ki; 1 yaşından önce bebeğinize inek sütü vermemelisiniz.
  • Pastörize sütten elde edilen peynir de iyi bir protein ve kalsiyum kaynağıdır. 6. aydan itibaren bebeğinize verebilirsiniz. Tuzsuz olmasına dikkat etmelisiniz.

Muhallebi:

  • Genelde pirinç unu ile yapılmış muhallebilerin besleyici değeri zayıf olduğundan ilk olarak tam yulaf unundan muhallebiyi deneyebilirsiniz.

Sebze püresi/ Çorbası

  • Sebze çorbası için seçilen sebzeler mevsim sebzelerinden seçilmelidir.
  • Allerji riskine karşı 1 sebze çeşidiyle başlanmalı ve 3 gün bekleme kuralına uyarak içeriği yavaş yavaş zenginleştirilmeli.
  • Sebzelerin besleyici değerlerini kaybetmemeleri için pişirme şekline ve saklanma koşullarına özen gösterilmelidir.
  • Pürenin/ çorbanın hafif pütürüklü olması önemlidir.
  • Sebzeleri bebeğinizin kabullemesi için en az 8-10 defa denemeniz gerekmektedir.

Meyve Püresi:

  • Vitamin deposu meyveleri ilk ek gıda olarak da başlayabilirsiniz.
  • 3 gün kuralı meyveler için de geçerlidir.
  • Besin değerlerini koruyabilmek için püre haline getirirken cam rende tercih edin ve püre haline gelince hemen kullanın.

3 Gün Kuralı nedir?

Yavaş yavaş tamamlayıcı gıdaya başlayan bebeklerinize bir gıdayı ilk defa veriyorsanız yeni gıdayı denediği günden 3 gün sonra farklı bir gıdayla tanıştırın. Böylelikle geçen 3 gün içinde ;

*Alerjik reaksiyonları

*Olası yan etkileri ve hangi belirtinin hangi yiyecekten kaynaklandığını kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Bebeğiniz Ne Kadar Katı Gıda Almalı?

İlk gün 1 tatlı kaşığı, bebeklere özel bir kaşık ile katı gıda verin. Aynı süreci tercihen aynı öğünde birkaç gün boyunca devam ettirin. Alıştıkça miktarı arttırabilirsiniz. Zamanla miktarı artarak yaklaşık olarak 1 çay bardağına kadar ek gıda alıyor hale gelecektir.

6-8. aylarda ek gıda önerileri:

6-8. aylar arasında anne sütüne ilaveten 2 öğün tamamlayıcı besin verilmelidir. Yani günlük  beslenmesinin yaklaşık olarak %70’i anne sütü geriye kalan %30’luk kısmı ise tamamlayıcı besinden oluşmalıdır. Bebeğin demir ihtiyacı fazla olduğu için sebze çorbalarına 1 çorba kaşığı yağsız dana kıyma eklenebilir. Böylelikle bebeğiniz kırmızı etle de tanışmış olur. Sebzelerle birlikte haşlandıktan sonra önce tel süzgeçten geçirilip, ardından çatalla ezebilirsiniz. ’’Blender’’ kullanılmamalıdır. Sebzelerden; havuç, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler öncelikle verilebilir.

Yumurta Sarısı:

     Kolesterol, protein ve A vitamini bakımından zengindir. Yumurtanın alerji riski yüksek olduğundan dolayı 6-7. ayda haşlanmış yumurtaya 1/8 oranında başlanarak miktarı kademeli olarak arttırılır. 8 günde tam yumurta sarısına ulaşılır. Yumurta kayısı kıvamında hazırlanır. Yumurtanın beyazı 11. aydan önce verilmemelidir.

Diğer Besinler:

7-8. aylarda dana eti, köftenin yanısıra balık ve tavuk/hindi eti de başlayabilirsiniz.

  • 7-8. aylarda nişastalı besinler pilav, makarna Sindirim sistemleri bu besin maddelerini sindirebilecek kapasiteye sahiptir. Çiğnemeyi öğrenen bebek tarafından kolayca tüketilebilirler.

6-8. Aylarda Verilebilecek Besinler (liste halinde)

  • Meyveler: Elma, avakado, kayısı, muz, mango, nektarin, şeftali, armut, erik, mor erik, balkabağı
  • Sebzeler: Havuç, yeşil fasülye, bezelye, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler
  • Tahıllar: Buğday, arpa, yulaf, pirinç
  • Et ve süt: Yoğurt, peynir, tereyağı, kefir, yumurta sarısı, kırmızı et

9-12. Aylarda Tamamlayıcı Besin Önerileri:

9-12. aylar arasında anne sütüne ilaveten 3 öğün tamalayıcı besin verilebilir. Bebeğinizin günlük beslenmesinin %50’sini anne sütü, geri kalan %50’sini ise tamamlayıcı besin olarak vermenizde fayda vardır. Bu aylarda bebekleriniz, aile sofrasına oturabilir ve sizin için hazırlanmış besinleri tüketebilirler.

Bu dönem de amaç; bebeğin erişkin diyetinde yer alan besinlere bilinen tatlarıyla alıştırılmasıdır. Bir yaşına kadar her türlü yiyeceğin lezzetine alıştırılmış bir bebekte iştahsızlık az görülür.

9-12. Aylarda Verilebilecek Besinler (liste halinde)

6-8 ay arasında verilen besinlere ilave olarak;

  • Meyveler: Üzüm, kiraz, kavun-karpuz, incir, kivi, hurma, portakal, mandalina, çilek, greyfurt, nar
  • Sebzeler: Kereviz, karnabahar, domates
  • Sebzeler: Havuç, yeşil fasülye, bezelye, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler

1 Yaşından Önce Başlanmaması Gereken Besinler Nelerdir?

Susam (tahin), bal, kakao, yaban mersini, zeytin, kaymak, yumurta beyazı, tuz ve şekere 1 yaşından önce başlanmamalıdır.

Bebeğinizin Doyduğunu Nasıl Anlarsınız?

Bebeğin yediği miktar her gün değişebilir. Bebeğin doyup-doymadığını verdiği birtakım sinyallerle anlayabiliriz:

  • Bebeğiniz mama sandalyesinde geriye doğru eğiliyorsa,
  • Kaşığı uzattığınızda ısrarla kafasını çeviriyorsa,
  • Kaşığı uzattığınızda ağzını açmıyorsa,
  • Yemeğiyle/kaşığıyla oynamaya başladıysa,

muhtemelen yemeğe devam etmek istemiyordur.

Bebeğinize Ne Kadar Su Vermelisiniz?

Tamamlayıcı besinlere başladıktan sonra 3 saatte bir veya her beslenme sonrasında sunarak, bebeğinize su içmeye çalışabilirsiniz. Böylelikle zamanla miktarı artacaktır. Yemeklerden önce verilen su karnın şişmesine ve yetersiz beslenmesine neden olur. Bu nedenle yemeklerden sonra su vermenizde fayda vardır.